Yat Boyası Tarihi

Türk boya SANAyisinin tarihi

İki dünya savaşı arasındaki dönemde, imalathane düzeyinde kimi girişimlerin başladığı anlaşılmakla
birlikte, fabrika boyutundaki boya üretim yatırımlarının ikinci dünya savaşını izleyen 10 yıl içinde, birbiri ardından gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu çerçevede ilk olarak, 1944 yılında, Süleyman Sabit İshakoğlu’nun İstanbul’un Karaköy ilçesinde kurduğu Sabitboya Fabrikası devreye girmiş; bunu, bir yıl
sonra, 1945 yılında, oğul Yorgo Hristidis’in İstanbul’da kurduğu ve sonraları Merbolin adını alacak olan Merkez Boya izlemiştir. 1953 yılında da, Çavuşoğlu kardeşlerin, İstanbul-Alibeyköy’de ÇBS Boya Kimya San ve Tic. AŞ’yi kurdukları belirtilmektedir. Bundan bir yıl sonra, yani 1954 yılında, Yunan asıllı Türk vatandaşı Yorgi Toprakçı oğlu, ABD vatandaşı Marshall Haywood ’un da ortaklığı ile İstanbul Topkapı’da Marshall Boya ve Vernik San AŞ adıyla bir şirket kurarak başka bir boya üretim tesisini kurmuş, 1958 yılında İsmet Uzun yol da ortaklar arasına katılmıştır. Yine 1954 yılında, Türkiye’nin ikinci önemli dış ticaret limanına sahip olan İzmir’in Bornova ilçesinde, Durmuş Yaşar ve oğulları tarafından Marshall yardımı katkısı da kullanılarak kurulduğu belirtilen DYO Boya Fabrikaları devreye alınmıştır. DYO üretim tesislerinden bir yıl sonra, İzmir’in Bornova ilçesinde, Avusturya’dan Türkiye’ye göç etmiş olan Dermond ailesinden Heinrich Dermond ’un başını çektiği bir grup yatırımcı da Dewilux Komandit Şirketi’nin boya üretim tesisini kurmuşlardır. 1957 yılındaysa, bu çalışmada ilk kurucusunun adına erişilemeyen İzmir Boya ve Vernik San AŞ’nin hisselerini Şevket Filibeli satın almış, şirket adının çok genel olmasının yarattığı karışıklıkları dikkate alarak 1961 yılında, bu adı Bayraklı Boya ve Vernik San AŞ olarak değiştirtmiştir.

Belirtildiği biçimde, 90’lı yıllarda giderek yoğunlaşan yabancı yatırımcı ilgisi 2000’li yıllarda da sürmüştür. İki istisna dışında, bu girişimlerde, yabancı şirketlerin büyük yatırımlar yapmak yerine altyapısı mevcut olan yerli şirketlere ortak oldukları veya altyapı yatırımını sınırlı tutarak, ağırlıkla ithalat yoluyla boya ikmalini benimsedikleri görülmektedir. Bu kapsamda sayılabilecek oluşumlar arasında şunlar sayılabilir: 1998 yılında AkzoNobel’in Marshall hisselerinin çok büyük bölümünü alması 4; 1997’de Yaşar Holding’le BASF arasında Yaşar-BASF Otomotiv Boyaları’nın kurulması ve 2008’de bu şirketin tüm hisselerinin ağırlıklı olarak Avrupa’daki tesislerinde üretilen boyaların ikmalini yapan BASF Coatings AŞ’ye geçmesi ; 1993 yılında Polisan’la otomobil boyaları alanında ortaklık yapan ABD’li boya kuruluşu PPG’nin 1998 yılında kendi şirketini oluşturması ; 1986’da Marshall’la ortaklık kuran Alman Herberts’in ABD’li DuPont tarafından satın alınmasından sonra, tüm hisseleri DuPont’a ait olan boya ticareti ağırlıklı bir şirketin ortaya çıkması (ve 2013’te DuPont Performance Coatings işinin Carlyle Group tarafından satın alınması ve adının Axalta Coatings olarak değişmesi) . 2000’li yıllardaki genel gidişin istisnası olarak nitelendirilecek iki girişimden biri Kore’li KCC şirketinin 2006 yılında Kocaeli Gebze’de kurduğu KCC Boya’nın29 yatırımı, diğeriyse AkzoNobel’in AkzoNobel Kemipol’deki Otomotiv ve Genel Sanayi işini devralan Japon Kansai şirketi ile Altan ailesi arasında 2009 yılında kurulan Kansai Altan Şirketi’nin İzmir Kemalpaşa’daki yatırımları
olmuştur.

Türkiye boya sanayisinde yukarıda özetlenen hareketliliklerin iki dönemde yoğunluk kazanması dikkat
çekicidir. Bu dönemlerden ilkinin ikinci dünya savaşını izleyen 15 yıl içinde (1945-1960 arasında)
ikincisinin ise 1980-2000 arasında olduğu görülmektedir. Yatırım hamlesinin bu kesikli karakteri
incelenmeye değer görülmektedir. Öncelikle, her iki yatırım dalgasının da, ilgili dönemlerde pazarda
görülen gelişme potansiyeliyle ilgili olduğu düşünülmektedir. TÜİK’in kentleşmeye ilişkin
istatistiklerinden yola çıkılarak yapılan veri düzenlemeleri biri 1950 dolayında, diğeriyse 1980
dolayında başlayan iki sıçrama döneminin yaşandığını göstermektedir. (Bkz. Çizelge 1). Daha iyi gelire
kavuşma imkanı dikkate alınarak gerçekleştirilen köyden kente göçün, göçen nüfusun iş bulmasının
ardından gelişen mesken ve eşya yenilemeleri nedeniyle boya tüketimini en çok tetikleyen olgu
olduğu düşünülmektedir.

Boya ham maddesi

Boyayı oluşturan ham maddeler bağlayıcılar, pigmentler, dolgular, katkılar ve çözgenler olmak üzere
beş gruba ayrılabilirler. Bu girdi gruplarının boya içindeki paylarına ilişkin tahmini bilgiler Çizelge 3’te
belirtilmiştir.

Ham maddeler açısından Türk boya sanayisi önemli ölçüde dışa bağımlıdır. Bağlayıcıların ve dolguların çok büyük bölümü Türkiye’de üretilmekte, katkılarla çöğenlerin küçük bir bölümü dışında diğer ham maddelerin tümü ithal edilmektedir.

Bağlayıcılar: Türk boya pazarının miktar olarak %62’sini oluşturan inşaat boyaları diliminin %80’lik bölümünü kontrol eden Betek, Dyo, Marshall ve Polisan gerek sulu emülsiyon biçimindeki polivinil asetat ve akrilat bağlayıcılarının gerekse çözgen içindeki alkid bağlayıcılarının tümüne yakınını kendileri üretmektedir. İnşaat boyaları alanındaki diğer boya üreticilerinin bağlayıcı ihtiyaçları ise çok büyük ölçüde Türkiye’de kurulu bağlayıcı üreticileri tarafından sağlanmaktadır.